Söndürün Meşaleleri...


Sultan Gazneli Mahmud’un yanına hıçkırıklarla ağlayan bir adam geldi. Ordudaki askerlerden birinin
ara sıra evine girip âilesini tâ‘cîz ettiğini ve kimseye şikâyet etmemesi için de kendisini tehdîd ettiğini söyledi.

Sultan Mahmud hiddetlenerek, “Suçlu evine geldiği zaman derhâl bana haber gönder. Bizzât kendim gelip o haddini bilmez adamı cezâlandıracağım” dedi.

Bir müddet sonra, adamdan haber gelince, sultan bir mikdar asker alarak evin etrafını sardı. Ellerinde meş'aleler vardı, onları söndürttü, ortalık karardı. Hâneye tecâvüz eden, ırz düşmanı adamı derhâl yakalayıp öldürmelerini askerlerine emretti. Emrin infâzından sonra da meş‘aleleri tekrar yaktırarak öldürülen adamın yüzüne dikkatlice baktı.
Ve daha sonra olduğu yere diz çökerek Allah’a uzun uzun hamd ve duâda bulundu. Ardından kendine bir sofra getirterek büyük bir iştâh ile gelen yemekleri yemeye başladı.

Çaresiz ev sâhibi ise Sultan’a bütün bu garib hareketlerinin sebebini sormaktan kendini alamadı.
Önce meş'aleleri söndürttü, sonra tekrar yaktırdı, sonra oturup bir güzel yemek yedi. Sultan Mahmud’un cevabı ise çok ibretliydi:

“Önce böyle alçakça ve pervâsızca zulüm ve tecâvüze, ancak kendi çocuklarımdan birinin cesâret edebileceğini düşündüm. Sıradan askerin işi olamaz gibi geldi bana. Adâleti tam yerine getirebilmek için ışıkları söndürttüm ki, eğer düşündüğüm gibi çıkarsa, oğlumu cezâlandırmakta zorluk çekebilirdim. Babalık şefkatim galebe çalabilirdi. Fakat sonunda gördüm ki, mütecâviz benim oğlum değilmiş. Bu sebeble oturup Allah’a şükür ve duâda bulundum. Yemeğe gelince. Şikâyetiniz beni o derece üzdü ki, o günden bu yana üç gündür ağzıma bir lokma yemek koymadım.”

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails