Siz olsanız nasıl söylerdiniz?

Bir padişah rüyasında dişlerinin döküldüğünü görmüş ve vezirlerinden birine rüyasını anlatıp, ta‘bîr etmesini istemiş. Vezir “Anneniz ölecek, dayınız ölecek” diyerek padişahın sülalesini saymış ve

sonunda “Ve sonra siz de öleceksiniz. Rüya buna işaret ediyor” demiş.

Padişah bu ta‘bîrden hoşlanmamış tabîî ki. İkinci vezir müsâade isteyerek “Padişahım bu rüya çok mübârek bir rüyaya benziyor. Bu rüya akrabalarınız içerisinde en uzun ömürlü olanın siz olacağına işaret ediyor” demiş. Padişah bu ta‘bîrden hoşlanmış ve ikinci veziri mükâfatlandırmış.

İki vezirin söylemiş oldukları sözlerin birbirinden ne farkı var? Aslında iki vezir de aynı şeyleri söylüyor fakat aralarındaki tek fark üslûb.
Birisi padişahın moralini bozarken, diğeri onu memnun ediyor.
Anlattığımız şeyin içeriği mühim ve güzel olabilir. Fakat aslında anlattığımız şeyi mühim ve güzel yapacak olan şey içerikten ziyâde üslûbumuzdur.

Burada üslûb derken kastettiğimiz şey, sözü ‘nasıl’ söylediğimizdir. İslâm’ı insanlara anlatırken müslümanların tavrı bu iki halden farklı değil. Ya sevdiriyoruz, ya soğutuyoruz.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails