Patron

17 Ramazan 1431, Cuma / Cambridge

Son bir haftada buralarda rahmetin sağnak sağnak yağdığına, bazı günler hiç durmadan saatlerce devam ettiğine şahit olduk. Bu gün sabah namazdan sonra da arkadaşlarla şöyle bir tefekkür ettik. Bu yağmur ya hiç bitmese ne yaparız. Evlerimizi götürse, anamızı babamızı, çocuklarımızı yutsa gitse, malımızı mülkümüzü tar-u mar etse veyahut bedenimizi alıp boğsa ne yapabiliriz, gücümüz ne kudretimiz ne diye düşündük.

Yerlerin ve Göklerin Yaratıcısı ve mutlak hâkimiyet sahibi olan Allah yağmuru durdurmasa, sözde gücü, zenginliği ve gençliği ile böbürlene böbürlene yürüyen, insanlara zulm, haksızlık ve yalancılıkta ileri gitmiş insanlar; dünyaya elini verip kolunu kaptırmış ve kurtulmak için çabalayan ama
nefis ve şeytanın aldatmacaları içinde bocalayan, dünya telaşıyla vazifelerin en mühimmi olan ve borçların en acili ve cezası en kuvvetli olan namazını eda etmede tembellik eden âcizler ne yapabiliriz?

Ama hayır, biz kendimizi öyle güçlü ve kuvvetli, öyle daimi biliyoruz ki, sanki hiç hastalanmayacağız, hastalansak bile hiç ölmeyeceğiz. Ölümü hakiki düşünüp ders alamıyoruz. Halbuki bizim dünya dertleri deyip, kesin bitirmemiz yapmamız gerek dediklerimiz, patronumuzun veyahut bir başkasının bizden istediği bir şeyi yapmakta çekingen durmazken, namaz gibi bir vazifenin edasında gevşeklik gösterebiliyoruz. Tamam gerekli işleri yapalım ama önem sırasına göre değerlendirelim. Bazen zamanın az olmasını, mekânın dar olmasını, sözde patronun sinirini veya üniversitedeki hocaların tersliğini bahane edip nefsin de çığırtkanlığı ve şeytanın da "kaza edersin, ne olacak" fısıldamasıyla o vakit namazını terk ediveriyor insan... Eyvaah ki ne eyvah.


Bu mevzuya nereden geldim şimdi? İş güç derdinden namaz kılamadığını, dertlerinin çok büyük olduğunu, bundan muzdarip olduğu halde namaz için bir türlü vakit ayırmaya kendini ikna edemeyen bir arkadaşımla konuşmam aklıma geldi de. Dinledikten sonra anladık ki birazcık sıkıntılı olsa da yer, zaman ve mekân da müsait. Buna rağmen sırf patronun sıkıntı vereceğini düşündüğü için namazı terk eden bir arkadaş.

Bizim büyük dediğimiz dertler, içinden çıkılmaz dediğimiz haller aslında üst bir makama başvurulsa kolaylaştırılacak, çok kuvvetli bir zata müracaat edilse çözülebilecek bir küçüklüktedir. Bize çok zor gelse de, bir genel müdür için tayin bir tuşa basmaya bakar, çok müşkil olsa da izin bir bakan için bir telefona bakar. Bize ağır gelen bir borç çok zengin birisi için çok küçük bir mebla olabilir. Tabii ki, bütün bu ve benzer sorunların çözümü bu zatlarla olan münasebetimize ve aramızdaki mesafeye bağlı. Dertlerin çözülmesi için bizim hal ve hareketimizle çalışmamızla kendimizi zaten ispat etmemiz ve aramızın iyi olması lazım ya da aczimizi ve ihtiyacımızı öyle güzel anlatmalıyız ki onun şefkatini cezbedip işimizde yardımını alalım.

Benzer bir şekilde, biz eğer namazlarımızı kılar ve gerçek vazifelerimize öncelik verirsek, problem dediğimiz küçücük müşkilatlar önümüzden çekiliverir, Allah inayetini gönderir ve işlerimiz bir anda kolaylaşıverir. Ya da acziyetimizi (kuvvetimizin olmadığını), fakrimizi (gerçek manada zenginlik sahibi olmadığımızı) kabul edip dergâh-ı ilahide niyazda bulunsak, anlayamayız nasıl oldu ama bir bakmışız, işlerimiz yavaş yavaş rayına girmiş, sorunlar çözülmüş, dertler gitmiş ve bir iç huzur gelmiş.

Her şeyin tasarrufu onun elindedir. Tayin, izin, para, pul, mal, mülk vesaire vesaire onun katında çok küçük şeylerdir ve O, istendiğinde vermeye ve rahmetinden göndermeye muktedirdir. Biz onu rızasını kazanacak amellerde bulunup samimi istesek hikmeti de iktiza ederse, Allah verir. Eğer vermeyi istemese idi, zaten istemeyi vermezdi.

Geçenlerde gördüğüm birkaç resmi paylaşıp daha fazla vaktinizi almadan sonlandırmak istiyorum. Resimlere bakarken şunları düşünmenizi istiyorum. Büyük dediğimiz dertlerimiz, bitmez dediğimiz sıkıntılarımız ne kadar büyük? Bizi sınırlayan ve namaz kılmamıza engel patronumuz ne kadar güçlü ve büyük. Sıkı sıkıya sarıldığımız dünya, iş, dersler, uğruna namazları terk ettiğimiz minicik şeyler aslında ne kadar küçük, önemsiz ve geçici...

İlk resimde mavi olan küre dünyanın diğer gezegenlere nisbetini veriyor. Bakınız dünya ne kadar da büyük. Venüs, Mars, Merkür, Pluto hepsi dünyadan daha küçük.


Diğer resme geçelim. Bakalım sevgili dünyamız nerede?

Soldan sayarsak, Jüpiter, Satürn, Üranüs, Neptün, ve aşağıda en altta soldaki siyah bilye kadar küçük küre Dünya. En sağdaki, diğerlerine göre tek nokta kadar küçük kalan gezegen ise Pluto.


Bir de buna bakın.

Güneşe nispetle Jüpiter'in büyüklüğü şaşırtıcı. Dünyaya bir nazar edin hele ne kadar küçükmüş, nokta kadar... En altta sağdan dördüncü nokta...


İşte Dünya'nın ve meşgalelerin büyüklüğünü ve bizim küçüklüğümüzü, Cenab-ı Hakk'ın kudret ve azametini gösteren diğer bir resim de aşağıda. Bakınız kocaman bir soba gibi bizi ısıtan Güneş bile ne kadar küçük kaldı Arkturus'a nispetle. Jüpiter resimde bir piksel kadar küçüldü ve Dünya ise şu anda görülemeyecek kadar küçük...


Ve son resim.

Büyük olanlardan bahsetmeyeceğim. En aşağıda sağdaki büyük toptan ve solundaki mavi buz küreden de. Size onların en solundaki en küçük noktayı söyleyeyim mi?
İşte o Güneş. Sadece bir nokta kadar büyük... Dünya mı? Dertler mi?


Peki bütün bu gezegenleri yaratıcısı ve sahibi ve Rabbi olan Allah Sübhanehü ve Teala ve Tekaddes Hazretleri bunların her birisini aynı zamanda hatasız, kusursuz, yanlışsız döndüren; üzerinde yaşayanlarını doyuran ve esirgeyen, her şeyi gören ve her şeyi bilen Rabbimiz ne kadar büyük?

Peki ya sadece zayıf ve aciz bir insan olan patronumuz? O ne kadar küçük?

Kimden korkmalı, kimin sözünü dinlemeliyiz çok iyi biliyoruz.

Rabbimizden niyaz ediyoruz ki, şu Cuma günü hürmetine bizleri kendisinden başka hiçbir kimse ve şeye kulluk etmeyen, O'nun emir ve yasakları dairesinde yaşayan kullarından eylesin.

Bizi nefs ve şeytan şerrinden, kabir azabından, kötü arkadaş ve namazdan alıkoyan patron veya her kim ise onları lütfundan fazlından ıslah etsin, ıslah olmuyorlarsa onların şerrinden korusun.
Namazlarımızı kılmayı ve Ramazan'ı Şerif'i ve şu bereketli Cuma gününü değerlendirmeyi nasip etsin.
Amin, amin, amin, bi hürmeti seyyidil mürselin...




LinkWithin

Related Posts with Thumbnails